Diyarbakır’da görev yapan Doç. Dr. Nurullah Peker, dünya tıp literatürüne adını yazdırmaya devam ediyor. Daha önce kadınlarda rahim sarkması tedavisinde geliştirdiği ve uluslararası camiada kabul gören “PEKER Tekniği” ile bilim dünyasında büyük ses getiren Peker, bu kez yaklaşık 30 cm büyüklüğünde ve 4-5 kilogram ağırlığındaki dev bir myomu rahim ve yumurtalıklara zarar vermeden çıkarmayı başardı. Karaciğere kadar uzanan bu dev tümörün başarılı bir operasyonla alınması, hem hasta hem de tıp camiası açısından önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor.
Rahim ve Yumurtalıklar Korunarak Dev Myom Çıkarıldı!
Çocuk sahibi olmak isteyen bir kadın hastada tespit edilen dev myom, ameliyatın en riskli türlerinden biri olarak biliniyor. Ancak Doç. Dr. Peker ve ekibi, büyük bir cerrahi hassasiyet ve ileri tıbbi yöntemlerle operasyonu gerçekleştirdi. Myomun çıkarılmasının ardından hastanın rahim ve yumurtalıklarının korunmuş olması, bu ameliyatı uluslararası standartlarda örnek gösterilecek bir başarı haline getirdi. Operasyon sonrası açıklama yapan Peker, “Her zaman dediğimiz gibi; emek ve çaba bizden, sonuç ve şifa Allah’tan” sözleriyle duygularını dile getirdi.
Dünya Literatürüne Giren “PEKER Tekniği”nin Ardından Yeni Başarı
Doç. Dr. Peker’in ismi, daha önce geliştirdiği “PEKER Tekniği” ile dünya tıp literatürüne resmi olarak girmişti. Bu teknik, rahim sarkması yaşayan kadınlarda vücutta hiç kesi yapılmadan gerçekleştirilen ve komplikasyon riskini en aza indiren yenilikçi bir yöntem olarak tanınıyor. Görüntüleme teknolojisiyle desteklenen operasyon sayesinde hem hastaların iyileşme süresi kısalıyor hem de asistan eğitimine büyük katkı sağlanıyor. Tıp fakültelerinde uygulanabilirliği kolay olan bu yöntem, uluslararası alanda da hızla yaygınlaşmaya başladı.
“Türkiye’nin ve Diyarbakır’ın Adını Bilim Dünyasına Taşıyoruz”
Bilimsel başarılarıyla Türkiye’nin gurur kaynağı haline gelen Doç. Dr. Peker, yeni operasyonuyla birlikte bir kez daha hem bölgesel hem de ulusal çapta dikkatleri üzerine çekti. Peker, “Bu başarı sadece benim değil, Diyarbakır’ın, üniversitemin ve ülkemin başarısıdır” sözleriyle daha önce de vurguladığı gibi, elde edilen her bilimsel ilerlemenin kolektif bir değer taşıdığını ifade ediyor. Diyarbakır’dan yükselen bu bilimsel başarı, Türkiye’nin tıp alanındaki gücünü bir kez daha dünyaya göstermiş oldu.