Avrupa Birliği’nin pandemi döneminde yaptığı milyarlarca avroluk aşı anlaşmalarına dair kamuoyundan saklanan belgeler, yargıya taşındı. Avrupa Birliği Genel Mahkemesi, AB Komisyonu’nun New York Times’ın bilgi edinme talebini reddetmesini “iyi yönetişim ilkesine aykırı” buldu. Bu karar, hem şeffaflık tartışmalarını hem de von der Leyen’in liderliğini yeniden sorgulattı.
???? Mahkemeden sert karar: Belgeleri saklamak yönetişim ilkesine aykırı
Avrupa Birliği Genel Mahkemesi, AB Komisyonu’nun Covid-19 aşı alım sürecine dair belgeleri kamuoyuyla paylaşmamasını hukuka aykırı buldu. Mahkemenin kararında, Komisyon’un yükümlülüklerini yerine getirmediği ve özellikle 41. madde kapsamındaki “iyi yönetim ilkesi”ni ihlal ettiği belirtildi.
Kararda dikkat çeken bir diğer detay ise Komisyon’un belgelerin neden saklandığına dair yeterli gerekçe sunmaması. Özellikle von der Leyen ile Pfizer CEO’su Albert Bourla arasında geçtiği iddia edilen mesajların “önemli bilgi içermediği” savunması, mahkemece yeterli bulunmadı. Aksine, bu mesajların arşivlenmemesi veya kamuoyuna açılmaması, yargı tarafından şeffaflık karşıtı bir tutum olarak değerlendirildi.
Mahkeme süreci 2023 yılında New York Times’ın açtığı dava ile başlamıştı. Gazete, halkın bilgilendirilme hakkına dayanarak AB Komisyonu’ndan aşı anlaşmalarına dair belgeleri talep etmişti. Ancak Komisyon, bu belgeleri paylaşmayı reddetmiş ve kayıt politikasını öne sürmüştü.
???? Von der Leyen mesajları ve “ticari sır” perdesi
Pandemi döneminin en çok eleştirilen yönlerinden biri, Pfizer ile yapılan dev anlaşmalar oldu. AB Komisyonu, milyarlarca avroluk bu anlaşmaların detaylarını “ticari sır” gerekçesiyle kamuoyundan gizledi. Bu süreçte, von der Leyen ile Pfizer CEO’su Albert Bourla arasında geçen ve müzakere sürecine ışık tutabilecek kısa mesajlar gündeme oturdu.
Ancak mesajlar hiçbir zaman açıklanmadı. Von der Leyen hakkında, özellikle Avrupa Parlamentosu'ndaki Yeşiller grubu tarafından çeşitli suçlamalarla şikayetlerde bulunuldu. 2024 yılında Avrupa Adalet Divanı, von der Leyen’in ikinci dönem güvenoyu öncesinde yeterince şeffaf davranmadığına karar verdi.
Mesajların içeriği halen bilinmiyor. Ancak bu durum, özellikle vergi mükelleflerinin parasının nasıl harcandığına dair kaygıları artırıyor. New York Times, bu nedenle konunun peşini bırakmadı ve mahkeme kararının ardından yaptığı açıklamada, “Avrupalı vatandaşların yöneticilerinin nasıl çalıştığını bilmeye hakkı var” ifadelerine yer verdi.
???? AB Komisyonu geri adım mı atıyor?
Mahkeme kararının ardından AB Komisyonu sessiz kalmadı. Yapılan yazılı açıklamada, Komisyon’un belgeleri neden elinde bulundurmadığına dair daha ayrıntılı bir açıklama yapacağı belirtildi. Bunun bir geri adım olup olmadığı henüz belirsizliğini korurken, açıklamada dikkat çeken bir vurgu da vardı:
“Şeffaflık, Komisyon ve Başkan Ursula von der Leyen için her zaman öncelikli olmuştur.”
Ancak bu ifade kamuoyunda ikna edici bulunmadı. Zira hem mahkeme kararları hem de Parlamento sürecindeki itirazlar, mevcut uygulamaların bu beyana ters düştüğünü ortaya koyuyor.
Özellikle pandeminin ilk dönemlerinde yapılan kapalı kapılar ardındaki anlaşmalar, Avrupa halkı nezdinde “hesap verilebilirlik” talebini daha da artırmış durumda. Komisyon’un atacağı adımlar, sadece bu davanın değil, genel anlamda AB kurumlarına olan güvenin yeniden tesis edilmesi açısından da kritik olacak.
???? Aşı alım süreci neden bu kadar tartışmalı hale geldi?
AB Komisyonu, 2020’den itibaren Covid-19’a karşı hızlı ve büyük çaplı aşı teminine yöneldi. Pfizer ile yapılan anlaşma ise tarihin en büyüklerinden biri oldu. Ancak süreç boyunca kamuoyuna yapılan açıklamalar, sözleşmelerin içeriği ve mali detaylar hakkında neredeyse hiçbir bilgi verilmedi.
Sözleşme bedelleri “ticari sır” olarak gizlendi. Bu da birçok ülkede siyasi muhalefeti ve gazetecileri harekete geçirdi. Özellikle aşılara harcanan milyarlarca euro karşılığında alınan hizmetin boyutu, maliyet/fayda dengesi ve öncelik sıralaması gibi unsurlar, hesap sorulması gereken başlıklar haline geldi.
Von der Leyen’in müzakere sürecinde kişisel inisiyatif kullanmış olabileceği iddiaları ise işin boyutunu daha da büyüttü. Bir Komisyon Başkanı'nın, şirket yöneticisiyle doğrudan ve belgelenmemiş mesajlar üzerinden anlaşmalar yürütmesi, AB’nin kurumsal işleyişine dair ciddi soru işaretleri doğurdu.